Almanya’ya nitelikli işgücü göçünü hızlandırmak için hayata geçirilen 81A vizesi, yüzlerce aday için umut kapısı olmaya devam ediyor. Süreç içerisinde yaşanabilecek beklenmedik problemler, iyi hazırlanmamış başvuruları ve dolayısıyla hayalleri riske atabiliyor.
Almanya, tarihinin en büyük işgücü açığıyla mücadele ederken, 2024 yılı boyunca kademeli olarak yürürlüğe giren yeni Nitelikli Göç Yasası (FEG) ve “Şans Kartı” (Chancenkarte) gibi uygulamalarla dünyanın dört bir yanındaki yeteneklere kapılarını açtığını duyurdu. Ancak bu “yeni göç rüyası”, özellikle Türkiye gibi ülkelerden başvuru yapan binlerce nitelikli profesyonel için karmaşık bir bürokratik labirente ve maliyetli bir kabusa dönüşüyor. Özellikle hızlandırılmış olması gereken 81A vize sürecinde yaşananlar, sistematik bir tıkanıklığı ve Alman devlet kurumları arasındaki yetki çatışmasını gözler önüne seriyor.
SORUNUN TEMELİ BÜROKRASİNİN YAVAŞLIĞI
Sorunun temelinde, Almanya’nın göçmen çekme ihtiyacı ile kendi iç bürokrasisinin yavaşlığındaki derin çelişki. Kâğıt üzerinde 81A (Hızlandırılmış Prosedür) maddesi, bir Alman işverenin yabancı işçi için yerel Yabancılar Dairesi’ne (Ausländerbehörde) başvurarak süreci hızlandırması anlamına geliyor. Yabancılar Dairesi, Federal İş Ajansı (Agentur für Arbeit) ile koordinasyon sağlayarak bir “ön onay” (Vorabzustimmung) belgesi düzenliyor. Teoride, bu belgeyi alan adayın kendi ülkesindeki Alman konsolosluğundan vizeyi hızla alması gerekiyor. Ancak pratikte yaşananlar, bu teorinin çöktüğünü gösteriyor.
En kritik sorun, tam da bu “ön onay” aşamasından sonra, yani konsolosluk kapısında yaşanıyor. Alman konsoloslukları, Almanya içinden gelen bu ön onaylara rağmen, başvuruları “yetki aşımı” yaparak yeniden incelemeye alıyor, aylarca bekletiyor ve sıklıkla reddediyor. Konsolosluk görevlilerinin, adayın niteliklerinin iş tanımıyla (Tätigkeitsbeschreibung) tam olarak örtüşmediği veya maaşın şüpheli derecede düşük olduğu gerekçesiyle, Federal İş Ajansı’nın zaten onayladığı bir dosyayı veto ettiğini belirtiyor. Bu durum, Alman devletinin kendi kurumları arasında bir güven bunalımı ve koordinasyonsuzluk olduğunu ortaya koyuyor.
KANDIRILMAMAK İÇİN BİR UZMAN FİRMA İLE ÇALIŞIN
Bu bürokratik kaosa, sahadaki “danışmanlık” firmalarının yarattığı mağduriyetler de ekleniyor. Almanya’ya gelme konusunda yoğun bir talep olması, bu süreci istismar eden aracı kurumlar için büyük bir pazar oluşturdu. Birçok aday, süreci hızlandırma vaadiyle binlerce Euro ödedikleri firmaların, işverenle aralarındaki sözleşmeleri eksik veya hatalı dolduruyor, bu da doğrudan vize reddine yol açıyor.
Daha da kötüsü, bazı firmaların vizeyi alıp adayı Almanya’ya getirdikten sonra, vaat ettikleri iş, konut ve sosyal entegrasyon desteğini sağlamadan ortadan kaybolduğu haberleri sosyal medya kanallarında konululuyor. Bu mağduriyeti yaşamamak için de alanında uzman olan firmaları danışman olarak atamak, Almanya hayallerini gerçekleştirmenin ilk adımı olması gerekiyor.
FİRMA KAYNAKLI RİSKLER
Süreçteki bir diğer kritik risk faktörü ise işveren, yani “firma” kaynaklı. Aday, tüm evrakları toplasa ve danışmanlık firması dürüst çalışsa bile, aylarca süren vize sürecinde anlaştığı Alman firması iflas edebiliyor, küçülmeye gidebiliyor veya adayı işe almaktan vazgeçebiliyor. Bu durumda, adayın tüm vize süreci sıfırlanıyor ve harcanan zaman ile para boşa gidiyor. Bazı durumlarda, Federal İş Ajansı, firmanın bilançosunu veya çalışan sayısını “şüpheli” bularak, “Bu firma bu maaşı ödeyemez” veya “Hayali ticaret şüphesi var” gerekçesiyle onayı iptal edebiliyor.
Vize sürecindeki en yıkıcı sonuç ise “Schengen yasağı” olarak bilinen SIS (Schengen Bilgi Sistemi) kaydı. Konsolosluklar, maaş veya unvan gibi belgelerdeki en ufak bir tutarsızlığı “sahtecilik girişimi” olarak yorumlayarak adaya sadece vize reddi vermekle kalmayıp, tüm Schengen bölgesine giriş yasağı koyabiliyor. Bu durum, adayın sadece Almanya hayalini değil, gelecekteki tüm Avrupa seyahat haklarını da elinden alıyor.
Almanya’ya gelmek isteyen nitelikli işçiler, güllü yolların dikenli olduğunu unutmamalı. Sürecin sadece para vermekten ibaret olmadığı; çalışılacak firmanın güvenilirliğinin, iş sözleşmesindeki her bir maddenin ve danışmanlık alınacak firmanın altyapısı (yazılım, ekip, tecrübe) hayati önem taşıyor. Aksi takdirde, Almanya’nın “nitelikli göçmen” daveti, binlerce insan için mali ve psikolojik bir yıkıma dönüşme riski taşıyacaktır.